Unutulmuşluğu Yenen bir Öncü:

Lev Kuleshov

Gökhan Erkılıç

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Kuleshov adı, yaşamını sinemaya adamış belli bir grup dışında, sinemayla amatör ya da profesyonel olarak ilgilenen sinemacıların belleğinde ve bilgisinde ne önem taşır ne de yer tutar, çoğunlukla da tutar gibi yapılarak geçiştirilir. Dünya genelinde, üniversite çevrelerinde bile yıllar boyu unutulmuşları oynadığı, hatta günümüzde bile üçüncü dünya akademisyenleri arasında kendine henüz yol bulamadığı da göz ardı edilmemeli. Oysa ki tüm zamanların değişmez gerçeğini sorgulayan o ünlü, bilenle bilmeyenin bir olmadığı saptamasına dokunan, dokunduran bir alandır Kuleshov öğretisi. Yıllara yayılan bir ilgisizlik! Varsın olsun, Kuleshov onlarsız da Kuleshov! Bu yazı, bu ilgisizliğe ve görmezliğe karşı duyulan isyan duygularıyla yazıldığı için bilenler veya bir bilen gibi davrananlar için yazılmadı.

Yönetmen ya da bir sinema teorisyeni olmaktan öte, kurgu kuramını ortaya atan sinema adamı olarak bakılmalıdır Kuleshov’a. Onun yaşam öyküsü 14 Ocak 1899’da Tambov’da başlar, Lev Vladimirovich Kuleshov adıyla. Bu denli yoğunlaşmış bir ilgi, sevgi ve üretme arzusunu nasıl duyup hayata geçirdiğini anlamak zor olsa da, onu daha 17 yaşında dönemin ünlü yapımcısı Kanconkov ’un stüdyosunda dekoratör olarak buluruz. Döneme ilişkin kayıtlardan yine dönemin öne çıkan yönetmenlerinden Evgeni Bauer’in yönetiminde çalıştığını öğreniyoruz. Henüz 18 yaşında ilk sinema yazılarına ve ilk yönetmenlik girişimine tanık oluruz. Gençliğin ataklığını ve öğrenme tutkusunu taşıyan bu yazılarda ne yapacağını bilen, yeri geldiğinde yol gösteren ve durmaksızın arayışlarını sürdüren bir insanla karşılaşırız. Hemen ardından 1918-19 yıllarının iç savaş ortamına elinde kamerasıyla sürüklenir. Moskova’ya döner dönmez, 1 Mayıs 1920’de kuruluşunda da emek harcadığı Devlet Sinema Okulu’nun öğretim kadrosuna alınır, yaş 21! İlerleyen yıllarda yetiştirdiği ünlülerle ünlenecek olan atölyesini 1922’de oluşturur ve ham film yokluğu nedeniyle filmsiz film deneylerine başlar. Olanaksızlıkların insanın hayalgücünü hangi noktalara taşıyabileceğinin en elle tutulur, gözle görülür örneklerinden biridir Kuleshov denemeleri.

Yönetmenin herşeyden daha önemli bir konuma sahip olduğu düşüncesiyle yola koyulur. Bunu kurgunun sinema sanatının en önemli öğesi olduğu görüşü izler. Sovyetler Birliği’nde kurgu sözcüğünü ilk kullanandır. Filmsel zaman ve zaman boşluğu kavramları attığı önemli adımlar olur. Kuleshov’u kurguya yönlendiren iki temel etken vardı. Bunlardan biri doğrudan sinemadan geliyordu ve anlatım dilinin zenginliği ile Kuleshov’u bir hayli etkileyen David W. Griffith sinemasıydı. Diğeri ise ülkesinin güçlü yazı geleneğine dayanan, gelişkin örnekleri özellikle Tolstoy ve Puşkin’in yapıtlarında karşımıza çıkan kurgusal anlatım teknikleriydi. 

Sinema tarihine Kuleshov Efekti diye giren kurgusal yorum çeşitlemesi dikkat çekicidir. Tanınmış oyuncu Ivan Mosjukin’in bir yüz çekimini, sırayla yemek, çocuk ve tabut çekimlerine ekler. Oyuncunun yüzündeki anlam, her eşlemede farklı duygusal bir tepki taşıyormuş algısı uyandırır. Orijinali kayıp olan bu kurgu çalışmaları üç temel okuma ilkesine dayanır: kurgunun yoruma dönüklüğü, anlamın son katmanının seyirci tarafından belirlenmesi ve karşıtlıklar algısı. Onun deneysel kurgu çalışmaları giderek ayrıntılara yöneldi ve parça-bütün ilişkisine odaklandı.

Kuleshov’a göre kurgu bilincine varan ilk yönetmen Griffith, kendisi de kurguyu kuramsallaştıran ilk isimdi. Kurgusal anlatıma göre gerçekleştirilmiş ilk Rus yapımı 1917’de çektiği Proyekt Injenera Praita (Mühendis Praita’nın Projesi) filmiydi.
 


Resim: The Extraordinary Adventures of 
Mr. West in the Land of the Bolsheviks, 1924
 

Kuleshov atölyesinin artık herkes tarafından duyulan deneyleri, ham filme kolay ulaşılmaya başlandığı 1923 yılıyla birlikte daha bir yoğunluk kazanır. Bu dönem, Kuleshov’u bir teorisyen olmaktan çıkarıp, aynı zamanda bir yönetmen olarak da tanınmasına neden olacak yapıtlarını barındırır. Kuleshov adının önemli bir ad olduğu söylemini taşıyan ilk film, Bolşevik dünyasına uyum sağlama problemleri çeken bir Batılı tiplemesinin başından geçenlerin anlatıldığı The Extraordinary Adventures of Mr. West in the Land of the Bolsheviks (Bay Batı’nın Bolşevikler Ülkesindeki Olağanüstü Serüvenleri, 1924) olur. Film, propaganda üzerine kurulu özgün bir güldürüdür. Öğrencisi olan bir diğer ünlü sinema adamı, Vsevolod Pudovkin filmin senaristi, dekor tasarımcısı ve oyuncusu olarak Kuleshov’a büyük destek verir. Beş yıl önce hayatına giren filmin kadın oyuncusu Alexandra Khokhlova’nın, yönetmenin hem özel hem sanat yaşamında zirveye çıktığı anlaşılır. Üçlü bir yıl sonra ve aynı görev dağılımıyla, ayrıntılarla zengin kılınan atmosferi, psikolojik derinliği ve sanatsal arayışlarıyla propaganda sinemasını aşan Ölüm Işını’nı (Luc Smierti, 1925) gerçekleştirir. Artık Kuleshov’un önünde başyapıtı olarak gösterilen Dura Lex’in yapım öncesi çalışmaları uzanmaktadır.

 

   PO ZAKONU/DURA LEX

 

senaryo: Victor Shklovski, Lev Kuleshov

görüntü yön: Konstantin Kuznetsov

dekor: Isaak Makhliss

oyuncular: Alexandra Khokhlova, Sergei Komarov, Vladimir Fogel, Piotr Galadzhez

1926/61’/1673 mt/s&b/sessiz

 

 

Jack London’ın kısa bir öyküsünden yola çıkan Kuleshov, yarattığı klostrofobik atmosferin sağladığı psikolojik gerilimle beslenen çarpıcı bir Alaska westerni gerçekleştirir. Ortamın ıssızlığı içinde içgüdüsel davranış eğilimleri gösteren, para tutkusunun öldürmeyi sıradanlaştıran çekiciliğinin emrine girmiş ve içinde barındırdığı sadizmi dışa vurmakta kendini kontrol edemeyen bir altın arayıcısının öyküsü...

Biri kadın olan, Amerikan rüyasına dalmış sürüklenen diğer iki yol arkadaşı, yaşamlarının riske girdiğini farkederler ve silahını elinden alırlar. Adamı bir kulübeye tıkarlar ve bahar gelinceye kadar orada gözaltında tutmaya karar verirler. Bahar, ardında cinayetler olan adamın yargı yoluyla cezalandırılması için uygun hava ve ulaşım koşullarını yaratacaktır. Ancak, bir akşam kulübeye döndüklerinde, suçlunun ardında onlara şans dileyen bir not bırakarak kaçmış olduğunu görürler.

Filmografisinin ilk yazınsal uyarlamasını gerçekleştiren Kuleshov, filmde bütünüyle montaja dayalı bir anlatım dilini benimser.

Kuleshov ilerleyen yıllarda Stalin rejiminin saplantılı ideologlarınca fazla entelektüel ve burjuva kalıntısı olanlar arasında gösterilecek ve bu durum yönetmenin yaratıcı doğasından uzaklaşmasına neden olacaktır. Filmler çekecek ancak zirveye yeniden tırmanamayacaktır. Küskünlüğünü üzerinden atamayan Kuleshov, ilerleyen yıllarda bir tek Büyük Avutucu (The Great Consoler, 1933) filmiyle eski günlerinin çizgisini yakalar. 1941’de Film Yönetiminin Temel İlkeleri adlı yapıtını yayınlar. Khoklova ile ortak yönettiği Biz Urallar’danız (We from the Urals, 1944) son filmi olur ve aynı yıl Moskova Film Enstitüsü’nün yönetimine getirilir.

Resim: The Great Consoler, 1933

50’lerle başlayan yıllar Avrupa gezileri, film festivallerinde jüri üyelikleri, toplu gösterimlerine davetler ve film gösterimlerini destekleyen derslerle geçer. 30 Mart 1970’deki ölümünün ardından yıllarca unutulmuşları oynayacak, nedense Batı onaylamadığı sürece kimsenin adamdan sayılmadığı bu evrende, unutulmuşluğu er geç yenecek düzeydeki yeteneği, emeği ve yapıtları sayesinde yeniden gündemimize taşınacaktır.

1917 The Project of Engineer Prite

1917 An Unfinished Love Song

1919-20 Kronika

1920 On the Red Front

1924 The Extraordinary Adventures of Mr. West in the Land of the Bolsheviks

1925 Luc Smierti

1926 Dura Lex

1927 The Journalist Girl

1929 The Happy Canary

1930 Dva-Bouldi-Dva

1931 Forty Hearts

1932 Gorizont

1933 The Great Consoler

1940 The Siberians

1941 Happening on the Volcano

1943 Timur’s Oath

1944 We from the Urals