haz: ayşe pay
küre yayınları
2009 / 76 sf.
burcu atahan
Sosyal bilimler üzerine olan yayınları okuyucularla buluşturan Küre Yayınları ilgi alanına sinemayı da katmış görünüyor. Yönetmen Sineması dizisinde Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan kitapları bulunuyor. Dizinin Ceylan sinemasına odaklanan kitabının önsözü diğerlerinde de olduğu gibi İhsan Kabil’den. Filmleri haklarında hiçbir bilgi verilmeyen dört yazar değerlendirmekte. Nuri Bilge Ceylan’ın Taşrası’nı değerlendiren Hilal Turan Cumhuriyet’in kuruluşundan beri gerek politikadaki taşraya yönelik söylemin, gerek romanlarda taşranın konumlandırılma biçiminin yarattığı çarpıklığın Ceylan’ın sinemasıyla kırıldığını belirterek; bundan hareketle Kasaba ve Mayıs Sıkıntısı’nı Deleuze’ün kristal öyküleme kavramıyla örtüştürür. Ceylan sinemasında taşra üzerinden iktidar, hiyerarşi ve otorite’nin nasıl biçimlendiğini açıklamaya çalışır. Kavramsal Bir Mesafe Olarak Uzak’ta ise Esra Bulut, Uzak’ı taşradan kente göç ederek doğadan kopan insanın özüne yabancılaşarak ‘hiçleşmesi’ çerçevesinde ele alır. Modern yaşamın tetiklediği bireysellikle öteki’ne olan mesafenin büyüdüğünü belirtip Ceylan’ın aidiyet, kimlik, mahremiyet ve bellek kavramlarının altını çizdiğini söyler. Ayrıca Ceylan’ın filmografisini dönemlere ayırır ancak derinlemesine incelemez.
Yeni Kutsal’a Ödenen Bedel’le Ayşe Pay Tanrının yerini alan Sanatçı ve modernizmle kutsallığını kaybeden dinin yerini kapan Sanat’tan yola çıkar. Öyle ki sanat artık din ya da ahlak gibi kutsal kabul edilen eylemlerin çok çok üzerinde bir kutsallıkla sarmalar kendisini. Sanatın kendini var ettiği her alan kutsallaştırılıp sanatın sorgusu da bir kenara atılır. Sanat bir put halini alır tapınılan. Böylece gerçek sanatı, sanat eserini ayırt etmek zorlaşır. Ceylan ise sinemanın sanat olduğu gerçeğiyle yüzleştirir bizi. İklimler’den yola çıkarak sanata yüklenen kutsallığın ortaya çıkardığı soruların yanıtını bulmaya çalışır Pay. Ancak yanıtları ararken İklimler’de gerek kadın ve erkeğin konumlandırılış biçimlerini gerek karakterlerin kendi içsel bütünlüklerinin yaratımını tersten okumak ya da anlamak istediği gibi anlamak gibi bir yanılgıya düşer. Sanki değindiği İklimler değil de kendi kafasında oynayan bir filmdir. Böyle olunca da filme yüklenen ve filmden çıkarılan anlam haliyle asıl anlamından kopup başka tarafa evrilir. Fuat Er Üç Maymun: Cehennemde Bir Fotoğraf’ta fotoğraf ve fotoğrafik gerçekliğin Ceylan sinemasının hayati unsuru olduğundan hareketle fotoğrafın dikizleyen bakışının kentin görünen gerçeklerine değil karanlık köşelerine döndüğünü söyler. Ceylan’ın anlatısını açık uçlu imgeler üzerinden kurduğunu, işlenen konuların sinemamızda yeni olmamasına karşın farkın Ceylan’ın dilinde ve yarattığı mesafede olduğunun altını çizer. Keza Üç Maymun’da anlatılan klasik bir konu olmasına rağmen Ceylan’da bambaşka bir hale bürünür. Sesin kullanımı ise karakterlerin ruh hallerini ve iç çatışmalarını yansıtması bakımından önemlidir. Ceylan’ın diğer filmlerinde, işlediği taşra hayatının da kusurları olduğunu göstermesine rağmen Üç Maymun’da tam bir cehennem resmettiğini vurgular.
Kuramsal dayanağı olmamasına rağmen, Ceylan sinemasını anlamak isteyenlere yarattığı tartışma alanları sayesinde oldukça faydalı olacak bir kitap. Ancak Uzak’ın Cannes’da aldığı Jüri Büyük Ödülü’nün Jüri Özel Ödülü olarak yazılmasının burada da yinelenmesi gözlerden kaçmıyor. Kapak tasarımı ise yayınevinin içerik kadar görselliğe de verdiği önemin, bakmayı bilenlerden bakıldığını bilenlere yönelen bir sözün kanıtı.