DOSYA: SİNEMA ve ARKEOLOJİ
ARKEOLOJİ IŞIĞINDA
ÖZGÜN BİR SİNEMA DENEYİMİ:
İDRİMİ; “UNUTULMUŞ KRALLIĞI ARARKEN”
Sezen Kayhan
Ben İdrimi, İlim-ilimma’nın oğlu, Fırtına Tanrısı’nın, Hepat’ın ve Alalah’ın
hanımefendisi sahibem İştar’ın sadık hizmetkârı kendi kendime şöyle
düşündüm: “her kim ki babasının mirasını ararsa, o asil bir kimsedir, fakat
her kim ki Emar’ın sakinleri arasında kalırsa, o bir köledir (vasaldir)”. Böyle
düşünerek, atımı, harp arabamı ve at uşağımı aldım ve oradan uzaklaştım.
Bu satırlar Tel Açana’dan 1939 yılında çıkarılan Mukiš kralı İdrimi’ye ait
heykelin üzerinde bulunmuştu. Çivi ile heykele işlenmiş yazıda anlaşılamayan
nedenlerle Emar’a kaçmak zorunda kalan kral İdrimi’nin Kenan’da saklanışı,
çölde geçirdiği yıllar ve ardından sadık takipçilerini toplayarak krallığını geri
alışı anlatılıyordu. İngiliz arkeolog Sir Leonard Wooley tarafından bulunan ve
şu an British Museum’da sergilenen heykelin üzerindeki bu öykü, hem
SEKANS Sinema Kültürü Dergisi
Mart 2016 | Sayı e1 : 169-173
M.Ö.
15. yüzyıla dair zengin bir kaynak oluşturuyor, hem de hikaye
anlatıcılığının ilk örneklerinden birini sunuyordu. İdrimi ile ilgili bir film
yapma fikri de bu zengin dili görsellikle buluşturma isteğinden doğdu.
UNESCO’nun kültür programı desteği ile geliştirilen AB Projesi Alalah:
Unutulmuş Krallığı Ararken (Kayhan, 2008) Türkiye, Estonya, Danimarka
ve Letonya’dan sinemacıların katılımı ile gerçekleşti. Belirli süreler ile
Türkiye’de kalan ve antik krallığı ziyaret eden katılımcılar İdrimi’nin öyküsünü
anlatmak için yeni, yaratıcı anlatım biçimleri araştırdılar. Antakya’nın Reyhanlı
ilçesi sınırlarında yer alan Tel Açana’da kazı başkanlığını yürüten Prof.
Aslıhan Yener ve kazı başkan yardımcısı Dr. Murat Akar dönem ile ilgili
kaynakları sinemacılarla paylaştı ve filmin olabildiğince arkeolojik kaynaklara
yakın olmasını sağladı. İdrimi heykeli üzerindeki metin, kazı alanından
çıkarılmış döneme ait mühürler, kazı çalışmaları sırasında çizilmiş mimari
planlar ve heykel üzerine yazılmış makaleler paylaşılan kaynaklar arasındaydı.
Sağlanan bilgiler doğrultusunda öncelikle heykelin üzerinde yer alan hikaye
sadeleştirildi ve filmin metni oluşturuldu. Akatça metne göre İdrimi
bilinmeyen nedenlerden ötürü Halep’ten sürülmüş ve Emar’da yaşayan
annesinin ailesine sığınmıştı. Daha sonra krallığını geri almaya karar vermiş,
bir süre Kenan’da saklanmış, ardından Mukiš ve civarındaki sadık
170
takipçilerinden bir ordu kurmuş, gemiler inşa etmiş ve savaşarak ata
topraklarını Hititler’den geri almıştı. Metin sadeleştirilirken kullanılan şiirsel
dile dokunulmadı ancak filmin süresi göz önüne alınarak temel noktaların
vurgulanması sağlandı ve metin kısaltıldı. Ardından bu metni görsel olarak
destekleyen öğeler üzerinde çalışıldı. Filmde üç farklı teknik kullanılması
kararlaştırıldı; oyuncuların yer aldığı çekimler, geleneksel animasyon
yöntemleri ve 3D modellemeler.
Orijinal heykel British Museum’da yer aldığı için çekimlerde kullanılmak
üzere heykelin alçıdan bir modeli yapıldı. Umut Gönen tarafından yapılan bu
model heykelin orijinali ile aynı boyuttaydı (140 cm). İdrimi’nin çöl sahneleri
ve krallığına geri dönmek için inşa ettiği gemiler Ayhan Şahin tarafından
geleneksel animasyon yöntemleri ile yansıtıldı. Çöl ve gemi inşası sahneleri
için sekiz yüz sayfaya yakın çizim yapıldı.
Filmde kullanılan diğer bir yöntem ise silindir mühürlerin
canlandırılmasıydı. Dönemin mühürleri konusunda uzman olan Dominique
Collon’un önerdiği ve öykünün bütünlüğünü koruyan üç mühür Oğuz Alta
tarafından 3D teknikleri ile hareketlendirildi. Mühürlerden birinde dönemde
sıkça rastlanan hediye sunma sahnesi yer aldı. Bir diğerinde ise Tešub olduğu
tahmin edilen bir Tanrı ile yüzleşme sahnesi vardı. Farklı şekillerde tasvir
edilen kanatlı figürler ve hayvanlar da öykünün içinde resmedildi.
171
Filmde mühür gerçeğe uygun şekilde zemin üzerinde sürüldükten sonra
çıkan motifler canlandırıldı. Bu şekilde daha önce uygulanmayan bir yöntem
ile mühürlerdeki durgun öyküler dinamik hale getirildi. 3D modellemenin
kullanıldığı bir diğer bölüm ise kazılar sırasında çizilen mimari planlardı.
Kazılardaki referanslar kullanılarak çizilen yer planlarındaki duvarlar
3D
modelde yükseltildi, saray ve şehir duvarları ortaya çıktı. Çeşitli kamera açıları
ile saraya ve şehre farklı açılardan bakma imkanı yakalandı.
Oyuncuların yer aldığı bölümler farklı mekanlarda çekildi. İdrimi’nin çölde
atı ile yürüdüğü sahneler Patara’da, İdrimi’ye destek olan ‘toprak insanları’,
‘ateş insanları’ ve
‘su insanları’nın sahneleri de Samandağı’nda kamerayla
resmedildi. Oyuncular aynı zamanda kamera arkasında da yer alan
sinemacılardı. Kostümleri dönem ile ilgili kaynakları inceleyerek kendileri
tasarladılar.
172
Yeni Antakya Arkeoloji Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde
düzenli olarak gösterilen bu kısa film, aynı zamanda İdrimi’nin vasiyeti
niteliğindeydi. Heykelindeki hikayesini halkının okumasını ve aktarmasını
isteyen İdrimi’nin öyküsü dijital ortama taşınarak kralın vasiyeti de bir açıdan
çağa uygun şekilde yerine getirilmiş oldu.
Her kim benim heykelime zarar verirse, onu Göğün tanrısı mahvetsin, Yerin
tanrısı soyunu sopunu kurutsun ve Yerin tanrısı onun krallığını parçalasın.
Her kim onu değiştirir veya yerinden kaldırırsa, göğün ve yerin efendisi
Fırtına Tanrısı ve büyük tanrılar onun neslini yok etsinler ve tohumunu
memleketten ebediyyen atsınlar. Otuz yıl hüküm sürdüm. İcraatlarımı
heykelimin üzerine yazdırdım. Halkım onu okusun ve mütemadiyen beni
hatırlasın.
173